21 Şubat 2014 Cuma

El sallıyordu mavinin hırçınlığı, göz kırpıyordu yeşilin verdiği huzur… Kastamonu’nun Bozkurt ilçesinden, İlişi (Yakaören) Köyü’nden..



İlişi Plaj


   Dışarıdan bakınca küçük bir sahil köyü olarak görebileceğiniz İlişi, içerisinde barındırdığı yaşamlarıyla, yetiştirdiği kaptanların gezip görmüşlükleriyle, köy insanlarının içerisindeki deniz ve balık sevdasıyla, yazın ayrı kışı ayrı güzellikteki manzaraları bulabileceğiniz, sizleri ağırlamaktan mutluluk duyan, her birinin farklı hayat hikayeleri olan güzel insanlarla tanışabileceğiniz koskoca bir dünyadır aslında… 

  
Çarşı Meydanı
 İlişi Çayı’nın denize birleştiği yerde,  köprüden geçtikten sonra köyün çarşısı size hoş geldin der. Sakin ve sessizdir çarşısı. 
Her sabah özlem dolu insanların birbirine kavuşmasını sağlayan otobüslerin gelişini, her akşam içleri burkularak eş-dost ve akrabalarını yolcu eden insan kalabalıklığını gördüğünüz,  alışveriş yaparken sıcacık sohbetlere vesile olan bakkalları, mis gibi kokan yuvarlak delikli ekmek alabileceğiniz fırını, çarşının her yerine hakim olan kahvehanesi,
Konak Otel
 konaklama için kullanabileceğiniz
 Konak Otel’i, tadının damağınızda kalacağından emin olduğum, bizim oranın şivesiyle ‘’dadundan yenmez’’ denilen, Berrin ablamızın özenle hazırladığı, yöremize ait meşhur kulaklı makarnasını, bazlamacını yiyebileceğiniz  Zade Kafe'siyle, ayrılırken damağınızda güzel tatların, aklınızda güzel hatıraların kalacağı, unutulmaz bir yerdir.. 


   
Cuma Yanı Köprüsü
  Çayın geldiği yöne doğru yukarıya çıktığınızda korumaya alınmış tarihi ahşap evleri, çay üstündeki köprüleri, özellikle de tarihi Cuma Yanı Köprüsü'nü ve köprü yanındaki yüzyıllık çınar ağacını görürsünüz. Patika yollarıyla, mavi ve yeşilin en güzel manzaralarının izlendiği, harman yerlerinde oturan yaşlılarıyla eğlenceli sohbetler edebileceğiniz,  her anını her manzarasını fotoğraflamak istediğiniz bir yer olur çıkar… 
                                                                                              
İlişi Plajı

Çarşıdan İnebolu tarafına gittiğinizde sizi Kastamonu’nun doğal plajından biri olan  İlişi Plajı karşınıza çıkar. Balıkçı barınaklarının ayrı bir hava kattığı, ailece dinlenip, denize girebileceğiniz bir plajdır. Sezonu kısadır aslında, yaz için denize girmek ve güneşlenmek istiyorsanız Temmuz 15 - Ağustos 15 tarihleri arası idealdir. Buna rağmen Batı Karadeniz de olduğu için yarının sizi neyi beklediğinizi bilemezsiniz...   
   Deli doludur ya Karadeniz,
Sahilden Görünüm
bugün günlük güneşlikken yarın sert rüzgarların estiği, burnunuzu dışarı çıkaramayacağınız fırtına şeklinde yağmurların yağdığı  bir yer olur. Aynı hafta da size mavi dalgalarını, esen rüzgarını, yağmurun bereketini, yağmur sonrası toprak kokusunu sunabilir yada süt liman dediğimiz, çarşaf misali olan denizin dibini görebileceğiniz bir deniz görürsünüz…
 

     
Mutlu Bir Kare


  Güzel dostlukların başlangıcı olan, çoğumuzun İstanbul yada başka şehirlerde yaşamasına rağmen, özenle her sene gitmeye çalıştığımız hatta daha fazla gitmek için fırsatlar yarattığımız, üst jenerasyonlara hayranlık duyarak geçirdiğimiz çocukluğumuzun, hayatımızdan çıkartamayacağımız arkadaşlıklarımızın oluştuğu, akrabalarımızın olduğu, her sene farklı hatırlarla ayrıldığımız ve hiçbir zaman vazgeçemediğimiz bir yerdir… Kaldığımız 1 haftaya elimizden geldiğince çok şey sığdırırız. Gündüzleri plajda denizin tadını çıkartır, geceleri limanda gitar partileri yapar, bir yandan çalıp bir yandan oynarız. Kaba bir tabir bile olsa eğlencenin dibine vururuz.
 
  Aslında İlişi ve çevresi için yazılacak,anlatılacak, gezilecek o kadar çok yeri vardır ki sayfalar yetmez.  Memleket sevdası içinde bu yazıyı küçük bir giriş yazısı olarak algılayabilirsiniz. İlerleyen zamanlarda daha farklı hikayelerle daha da fazla anlatmayı planlıyorum... Umarım keyifle okuyacağınız bir yazı olmuştur...

   Daha fazla bilgi ve görsele ulaşmak isterseniz köy derneğinin kurmuş olduğunu internet sitesi adresi http://www.yakaoren.com/  'dur. 

Sevgilerimle,
Neslihan Savaşan


Not: Bazı resimler internet üzerinden alınmıştır. 



                                                                       

17 Şubat 2014 Pazartesi

Hayat kulağıma fısıldadı ve dedi ki '' - Bir yerden başlaman gerek.''


    Bir yerden başlamak gerekiyor... Önce biraz kendimden bahsedeyim. 32 yaşında, baba tarafı Kastamonu'lu
Kastamonu/Bozkurt/Yakaören Köyü ve evimin manzarası
, annen tarafı Trabzon'lu olan Karadeniz ve memleket sevdalısı, 3 kardeşten maalesef en büyüğü, yaklaşık 10 yıldır Matrix Lojistik firmasında, farklı departmanlarda çalışan, işini ve firmasını seven biriyim. Arkadaş ortamlarından, eğlenceli sohbetlerden mutlu olan,tiyatro ve sinema gibi etkinliklerde organizasyonlar yapmayı seven, yemek haricindeki şeylerde paylaşmayı seven, uykusuzluğa ve açlığa tahammülü olmayan, zorda olsa hayata umutla bakmayı becerebilen, çiçeği burnunda yeni bir teyzeyim. Ayrıca da sürekli kendimi geliştirme ve kursa gitme merakı olan biriyim. Zaten her şey bu kurs merakımla başladı... 

    Kendini geliştirmek, yeni insanlarla tanışmak, yeni paylaşımlarda bulunmak için bir şeyler yapmak gerekiyordu. Bir kaç alternatifim vardı. Bir süre darbuka çalmak istedim fakat sevgili kız kardeşim aynı anda hem çalıp hem oynayamayacağımı söyleyerek ( ki dans etmeyi çok sevdiğimi bildiğinden olsa gerek) bu hevesten vazgeçirdi. Daha sonraları kara kalem kursu araştırdım. Bu hevesimde kardeşimin eşi tarafından hüsranla sonuçlandırıldı. Ellerimi kullanarak bir şeyler yapmalıydım. Bir şeyler üretmeli, kendime bir uğraş bulmalıydım. Sonunda bana çok uzak olan ve hiç bir zaman yakınından geçmeyi hayal bile etmeyeceğim, dikişte karar kaldım. Herkes bu kararıma çok şaşırıp, benim için çok kısa bir heves olacağı kanısındaydılar. Öncelikle bu iş için kendime özel bir kurs buldum, 1 ay kadar gittim. Hem ücreti pahalı hemde süresi kısaydı. Ayrıca yapılan çalışmalar Burda Dergisi'nin hazır kalıpları üzerinden yapılıyordu. Samimi olarak itiraf etmem gerekirse beni çok açmadı. Yaptığım işi tam anlamıyla yapmalıydım. Eğer dikiş dikiyorsam bunun hakkını vermeliydim. Bir süre sonra İsmek'de hafta sonları, tüm gün olan bir program buldum ve çok zor şartlarda da olsa yazılmayı başardım. Kayıtlar neredeyse açıldığı gün doluyordu.  Kayıt olduktan 1,5 ay kadar sonra kursa kabul edildiğim bilgisini aldım. Kursun başlama vakti geldikçe biraz da olsa yapabilecek miyim diye korktum fakat kurs başladığında edindiğim arkadaşlarım sayesinde kursu ve dikişi daha çok sevdim. Yeni yeni şeyler öğrenip, bir yandan üretiyorduk ve diğer yandan da arkadaşlıklarımızı geliştiriyorduk.Hem de kalıp çıkartarak. 
İsmek Üsküdar Bağlarbaşı Kurs Merkezi
Fakat sadece dikmek bana yeterli gelmiyordu. Sürekli olarak dikişi farklı bir şeylerle süslemem gerektiğine inanıyordum. Sonunda buna da karar verdim. Kurs arkadaşım Miray Şahbaz'ın blogunda sürekli geziniyordum. Kendisi yaptığımız etekleri ve öğrendiklerini sürekli blogunda paylaşıyordu. Tam da bugün fark ettim ki bende kendimi geliştirirken bir yandan da öğrendiklerimi herkesle paylaşmaktan mutluluk duyuyorum. Miray'ın sayfasında gezinirken bilgilerimi tazeliyor, yeni şeyler öğreniyordum. Onun sayfası bana ışık tuttu. Bu tarz paylaşımlarda bulunurken hem bilgilerimi tazeleyeceğim hemde tam istediğim şeyi dikişi farklı bir şeylerle süsmelemeyi başaracağım. Blog kurmaya hiç cesaret edemiyordum ancak arkadaşım sayesinde kendime olan güvenim geldi ve bir yerden başlamak gerektiğine tekrar inandım. O yüzden şimdilik bu yazı ile başlangıç yapmak istedim... 
      Sanırım sayfam sadece dikiş ile sınırlı kalmayacak, biraz oradan biraz buradan derken herkesin kendine bir şeyler bulacağı bir blog hazırlayacağım...

Sevgilerimle,
Neslihan Savaşan